19.04.2024 - Beydağı Haber Ajansı Malatya Haberleri

Trienale davet

Trienale davet

Taksim Maksem Cumhuriyet Sanat Galerisi'nde 3 Eylül'de başlayan3. Uluslararası İstanbul Trienali, 25 Eylül Pazar günü bitiyor.

Seyahat, bayram, bu yıl yakamdan hiç düşmeyen grip… derken benim de gitmekte geç kaldığım trienali sanat severlere vurguyla hatırlatmak istiyorum.

Küratörlüğünü Ressam Hülya Yazıcı'nın, koordinatörlüğünü Fatma Yıldız ile Adnan el Ahmed'in, proje sorumluluğunu ise sanat nazariyatı konusundaki çalışmalarından da tanıdğımız Ayşe Taşkent'in yaptığı trienal, öncelikle malum kültürel hegemonyaya dahil olmamalarına ragmen, yerli bir duruş içinde evrensel sanatla köprü kuran sanatçıların niyet ve azimlerinin ifadesi olması bakımından önemlidir.

Öte yandan üçüncüsü gerçekleşen bu trienalde 'Yurtsuzlaşma' temasının seçilmiş olması, mültecileri sınırlarının ötesinde tutabilmek için ölüm timleri oluşturmaya başlayan Batı'nın çirkin yüzüne, merhametsizliğine, sanat yoluyla yapılan bir itiraz olması bakımından da önemlidir.

Yerli ve yabancı kırk sanatçının eserleriyle katıldığı trienal üzerine bir yazım daha olacak. Şimdi, sanatseverleri trienale gitmeye neden teşvik ettiğimi, çalışmalarını yakından izlediğim Engin Beyaz'ın orada yer alan Kapılar ve Gölgeler adlı eseri üzerinden iletmek istiyorum:

Engin Beyaz, kadim bilginin bir türü olan mitolojiye ve simgeciliğe mevcut çalışmalarının tamamında merkezi bir işlev yükleyerek sanatını adeta geçmişin gizemli bilgisiyle modern hayatın bu bilgiyle kurduğuikircikli (mütereddit) ilişkinin içinden oluşturmaktadır.

Bu ilişki gizemlidir. Çünkü onun mitlerle ve simgelerle kurduğu özel bağ kendisi tarafından da söz'e dökülemeyeceği ancak sanatıyla anlatabileceği bir derinliğe sahiptir.

Bu ilişki ikirciklidir. Çünkü gündelik gerçekliğin somutluğundan başka hakikat tanımayan modernizmi, bu hakikati reddetmeksizin ancak onun hakikatini kuran hakikati de gözeterek insanilik (insan oluş) planında sorgulamayı esas almaktadır.

Beyaz'ın Kapılar ve Gölgeler adlı eseri bu vargılarımın adeta somut bir karşılığı gibidir:

Kapı, koskoca bir 'yarı açık' kozmosudur, der Gaston Bachelard ve “En azından temel bir imgedir. İstekleri, iç dürtüleri, varlığı en gizli yerine varıncaya kadar açma dürtüsünü, içine kapalı tüm varlıkları açma isteğini bir araya toplayan bir düşün kökenidir. Kapı, güçlü iki olasılığı şemalaştırır ve bu iki olasılık, iki ayrı düş kurma türünü netlikle sınıflandırır. Kimi zaman düş, sıkı sıkı kapalı, kilitlenmiş, üstüne asma kilit vurulmuş özelliktedir. Kimi zaman da açıktır, yani ardına kadar açıktır” diyerek, “(K)apılar neye, kime açılır? İnsanların dünyasına mı, yoksa yalnızlık dünyasına mı açılır?” sorularıyla bitirir kapıya ilişkin belirlemelerini.

Bu vb. anahtar kavramlar, Engin Beyaz'ın sanatındaki temalar değildir, bilakis o temaları oluşturan sanatçı bilincinin menzilleridir.

İnilecek yer, durak olması nedeniyle menzil, ilham'ın da mekanıdır ki, bu mekandan soyutlanan kadim ve güncel bilgi Engin Beyaz'ın temalarını ve dolayısıyla eserlerini somutlaştırdığı düşünsel alanı oluşturur.

René Magritte, sanatı nasıl perdeler/ örtüler üzerinden kuşatırsa Engin Beyaz da (genç bir ressam olmasına rağmen tutarlı bir kararlılıkla) sanatı kapılar üzerinden kuşatmaya çalışır.

YAZININ DEVAMI

http://www.yenisafak.com/yazarlar/omerlekesiz/trienale-davet-2031983

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın